Sosyal Medya

Makale

EneÂ’nin EgemenliÄŸi

Modern zamanları, benliklerin kışkırtıldığı “enaniyet çağı” olarak tanımlarsak herhalde abartı yapmış olmayız… Zira liberalizmin toplumları dönüştürücü gücü kiÅŸisel özgürlükler baÄŸlamında bireyselleÅŸmeyi ve bencilleÅŸmeyi sistematik olarak besliyor… Kolektif ruhun yerini katı bireycilik alıyor… “Ego”ların egemenlik savaÅŸları sınır, kural, kriter tanımıyor… Toplumsal tesanüdü ifsat ve iÄŸfal eden egoizm, salgın bir virüs gibi yayılmaya devam ediyor...

Egoizm insanı şımartıyor, azdırıyor, saptırıyor…

“Ego”su ile çamurlaÅŸan ve çirkinleÅŸen insanlar ne kadar da çok! Bencillikle büyüklenmiÅŸ, behimi arzularla büyülenmiÅŸ, ÅŸehvani arzularla dizginlerinden boÅŸalmış çağın insanı kontrolsüz… Artı bir o kadar da kavgacı, kaprisli ve kompleksli… Asabi, gergin ve acımasız… Doyumsuz, güvensiz ve huzursuz…

Peki, egoizm nedir?

Herkesi ve her ÅŸeyi kendi çıkarı için kullanma isteÄŸi… Bunun ileri aÅŸaması ise: Egosantrizm; kendini üstün görme, kendini her ÅŸeyin amacı olarak kabul etme eÄŸilimi… Kendi üstünlüklerini sayıp dökme çabası… Kendini eÅŸsiz görme, kendinde mutlak üstünlük vehmetme illeti… Ve bu marazın bir sonraki evresi narsizm; kendine hayran, âşık… Adeta kendine tapınmacı ruh hali… Ve son aÅŸaması: Heva’nın ilahlaÅŸtırılması… Ä°ÅŸte insanoÄŸlunun derununda devam eden Hak-Batıl savaşı… Belki de savaÅŸların en zorlusu…

Ä°nsanı ÅŸeytanın maskarası kılan egoizm… Ä°blis’in en güçlü silahı; insanı enaniyeti üzerinden vurmak…Allah adına deÄŸil kendi adına hareket etmek…

Enaniyet vadilerinde koÅŸanların temel felsefesi: “Kendim için varım.” Ä°liÅŸkide bulunduÄŸu herkes ve her ÅŸeyi kendi yararına kullanma hırsı… Kendini kutsama, kendi kendini fetiÅŸleÅŸtirme giriÅŸimi…

Birçok insanın iç dünyasındaki gizemliliklerde gezindiÄŸiniz zaman “ene”ler üzerinden depreÅŸen nice “ben merkezci” algılara tanıklık edebilirsiniz…

O hep kendini seçilmiÅŸ, korunmuÅŸ, sonsuz nimetlere mazhar olmuÅŸ görür… Kendi dışındakiler sıradan, boÅŸ-beleÅŸ insanlardır… Hor-hakir varlıklardır… Güdülmeye, kullanılmaya yatkın yaratıklardır… Sadece kendisi misyon adamıdır… Allah’ın bu topluma bir lütfudur…(!)

Öyle ki, enaniyet sınır tanımaz, kendini hiçbir kalıba sığdırmaz… Tek haklı kendisi… Tüm doÄŸrular da kendisinde… Kendi dışındakileri ne görebilir, ne bilebilir, ne de duyabilirler… Kendisinin olmadığı yerde her ÅŸey batmıştır, bitmiÅŸtir…

BaÅŸarının, zaferin, kazanmanın, üstünlüğün odağında hep kendisi vardır… “Ben yaptım” edası, “Çözüm bende” cakası…

Bazen de enaniyet hızını alamaz, daha üst perdeden kendine paye biçer:

“Ben Mehdiyim.”

“Ben Mesih’im.”

“Ben Müceddidim.”

“Ben Gavsım.”

“Ben Kutubum.” Hezeyanları halkın zihnini çelme operasyonlarına dönüşür… Bu hafakanlar hakikat yoluna döşenmiÅŸ dinamitlerdir… Belki de megalomanik ruh halidir… Etrafındaki yalakalar, yandaÅŸlar, yaÄŸcılar, yardakçılar pohpohladıkça, nefislerini okÅŸadıkça, alkışladıkça “ne oldum delisi” oluverirler… Kırıp-dökerler… Ezip-geçerler… Varsa, yoksa sadece kendileri…

Tevhit ve takvada karar kılmayanlar için “ene” derin bir gayya, dipsiz bir girdaptır…

Esfele çakılı kalanlar genelde “ene”nin gurur, kibir, çalım ve cakasına takılı kalanlardır…

Ä°man ve ihlasla konumlandırılmayan “ego” nefret, hiddet ve ÅŸiddet yatağıdır…

Benlik zindanı bireyi bitiriyor… Kendini eÅŸsiz ve üstün görme hali tükeniÅŸin tetikleyicisi oluveriyor…

Bazen de gizli benlikler örtülü enaniyetler takva elbisesi, tevazu görüntüleriyle yapacaklarını yaparlar. Sureti haktan görünerek gizli emellerini sürdürürler...

Evet, enaniyet nefsin kötüye kullanılmasıdır... İnsanın kendini suistimal etmesidir... Kulluğun riya, süm`a, ucubla kirletilmesidir... İyilikleri, güzellikleri kendinden bilmek bir anlamda "şirk-i hafi"dir... Şükrün, hamdın olmadığı, insanın haddini bilmediği yerde artık gizli şirkin ve nankörlüğün kapısı açılmıştır...

Hâlbuki; “bütün iyilikler Allah`tan, kötülükler ise insanın nefsindendir.

Tahdis-i nimette bulunmayan, nefs-i emmarenin egemenliÄŸine boyun eÄŸmiÅŸtir...

Kendilerini bulunmaz Hint kumaşı sananlar, sahaya indiklerinde işte o zaman kumaşları ortaya çıkar.

Her şeyi kendilerinde bilenler önce kendilerine zulmediyorlar... Kendilerini öne çıkarmakla Allah`a karşı saygısızlıkta bulunuyorlar...

O Ä°blis deÄŸil miydi yaratılış maddesini öne çıkararak, “ben ondan hayırlıyım” edası ile istikbarda bulunan...

Bugün de enaniyetlerimizi ayaklar altına aldığımız zaman birlikte yol alabiliriz... Kardeşliğimizi kundaklayan enaniyetlerimiz değil midir?

Bencillerin ne aidiyeti, ne cemaati, ne vahdeti, ne kardeşliği, ne de ümmeti olur. Varsa yoksa sadece kendileridir ve özelleridir...

Egoistlerde kolektif ruh, paylaşım bilinci aramayın; merhameti tüketmiş, kardeşliği bitirmişlerdir...

Kendi başına buyruk, kimseyi takmayandan ne hayır umulur?

Ben merkezciliğin meşum sonuçlarını az yaşamadık... Gurup, hizip enaniyet ve asabiyetlerinden dolayı az bedel ödemedik...

Artık “ene”lerimizi, bir “abd” bilinci ile kontrol altına almamız elzemdir...

Özgüven sahibi olabiliriz ama öncelikle Allah’a güvenmek zorundayız...

İnsan aczini, fakrını, zaafını anlamadıkça kendini beğenmişlikten kurtulamıyor... Veb, buhl, fahr, şuh, kibir yakasını bırakmıyor...

Burada olması gereken “ben”in “biz”e inkılabıdır...

Tevazu, takva ve tevbe ile teskiye sürecimizi tamamlamaktır...

Kendimizi öne çıkarmadan, Müsebbibü’l-Esbaba yönelmektir...

Ve şu duayı yaşamın serlevhası yapmaktır:

Allah`ım! Beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle baş başa bırakma.

Kalıcı çözüm; istiaze, istiane ve i’tisam ile Allah`a baÄŸlamaktır...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.